26 Ekim 2018 Cuma

İstanbul'un Trafik Terörü

Ailem neredeyse bir asırdan fazladır Fatih'te ikamet etmekte. Ben de doğma-büyüme Fatih'liyim. Hoş hayat şartları şimdilik beni farklı bir ilçeye yönlendirmiş olsa da büyüklerim ve bazı arkadaşlarım hâlâ Fatih'te ve sık sık gitmekteyim. Uzağa taşınmadım zaten. Metro ile 15 dakikada oradayım. Neyse, konu bu değil.

Malumunuz İstanbul göç alan bir büyük bir şehir ve bu göç devam ediyor. Son hükümetle beraber Anadolu insanının para kazanmaya başlamasıyla orta gelirli sayısında bir hayli artış yaşandı. Tabii bu artışın Türk usulü olduğunu belirteyim. Yani sadece para arttı. Eğitim, ahlak, kalite para ile ters orantılı olarak düşmeye başladı. Şehirleşmemiz ise tam bir felaket. Parayı cebine koyanın istediği gibi at koşturabildiği bir ülkede yaşıyoruz. Cinayet işler, tecavüz eder, zarar verir ama aldığı cezalar çok komiktir. Sıradan bir vatandaş ise en ufak bir suçtan bile bir tomar ceza alabiliyor. Trafiğe geleceğim birazdan. Bu paralanma düzensiz yapılaşmayla beraber doğal olarak otomobil sayısında da büyük artış meydana geldi. Trafik, bir ülkenin gelişmişlik düzeyini gösteren, bence çok önemli bir göstergedir. Peki bizdeki durum nasıl? Maalesef içler acısı. Bakın Fatih ile alakalı haritadan aldığım bir görüntüyü paylaşayım.

Kırmızı yuvarlak içine aldıklarım; İstanbul İl Emniyet Genel Müdürlüğü, Fatih Belediyesi(ikisi aynı daire içinde), İstanbul Büyük Şehir Belediyesi ve İstanbul Valiliği. Fatih'e aracınızla girdiğinizde karşınıza çıkan manzara ise tam bir trafik terörüdür. İnsanları geçtim artık, ortalıkta öküzden bol bir şey yok. Burada sıkıntı, yaptırım uygulaması gereken kurumların kıllarını bile kıpırdatmıyor olmasıdır. Dedim ya, Fatih'e aracınızla girdiğinizde sizi muazzam bir trafik terörü bekliyor. Hemde İstanbul'un en ağır toplarından olan kurumların merkezlerinin bulunduğu bir ilçede. Fevzipaşa Caddesi mesela; Edirnekapı'dan girip Vezneciler'e kadar gidin. Akşam 5-6 gibi olsun. Koskoca cadde tek şerit işlemektedir. Neden? İspark'a para vermek istemeyenler dörtlüleri yakıp ikinci sıra park yapıyor. Bir çok otobüs hattının çalıştığı koca cadde tek şeritten ilerlemeye çalışıyor. Yürüyerek 15 dakikada alabileceğiniz bir mesafeyi arabayla yarım saatte ancak alıyorsunuz. Fevzipaşa Caddesinin ucunda oturan, bana hizmet etmesi gereken makam sahibi ne yapıyor? HİÇ. Ona trafik var mı? Önüne arkasına çakarlı araçları alır, yolunu açtırır ve gider. Dert mi ona? Vatandaş çeker çileyi. Trafik ışıkları mesela; Emniyet Genel Müdürlüğüne 15 dakika yürüme mesafesindeki bölgelerde, hemde ciddi trafik kazalarına sebep olabilecek büyük caddelerde ters yönde gidenler, ışıkları sallamayanlar gırla. Ara sokaklar hepten facia. Ters yönü kullanmayanı dövüyorlar. Artık parklanma öyle berbat bir hale geldi ki ufak araçlarla bile sokak arasında giderken aynaları kapatmak zorunda kalıyorsunuz. İtfaiye, ambulans girecek olsa hayatta o sokaklarda ilerleyemez. Bununla ilgili kaç defa şikayette bulundum artık saymayı unuttum. Peki belediye ne diyor? Orası meskun mahal, bir şey yapamayız diyorlar. Yani yangın çıksa "yanın, bana ne?" diyorlar. Okul önlerine parklanmasın diye demir koyuyorlar, bizim gerizekalı vatandaşlar demirin yanına koyuyor. Kontrol etmesi gerekenler ne yapıyor peki? HİÇ.

Söylenecek çok şey var ama ne kadar yazsam da, ne kadar çabalasam da bir şey değişmiyor. Vatandaş bu kadar ahmak, idareciler koltuklarını bu kadar sevdiği sürece bir şey değişmeyecek. Yazık ki bizlere ne yazık. Ev inşa ederken kuşları düşünen bir medeniyetten iki ayaklı zeka belirtisi olan hayvanlara dönüştük. Üşenmezsem bir daha ki sefere yayalar hakkında bir kaç laf etmek istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder