17 Nisan 2016 Pazar

İstanbul'da Araba Kullanmak

Geçtiğimiz Haziran kendime bir araç satın aldım. Allah'a şükür nasip oldu. Ehliyeti 2007 yılında almıştım. 9 sene geçmiş. Biraz eski bir araba aldım. Arada ufak tefek masrafları olsa da araçtan gayet memnunum. İstanbul'un oldukça düzensiz, yeri geldiğinde daracık sokakları olan ve kalabalığın oldu bir ilçesinde ikamet ediyorum. Şu kanıya vardım ki bütün insanlara eğitim amaçlı 3-4 saat araç kullandırılması gerekiyor. Hayatımda hiç kavgaya karışmadım ve hep uzak durmaya çalıştım ama bazen araçtan inip kim olduğu fark etmeksizin çok fena dövesim geliyor. Hani bu "arabası var, bir de şikayet ediyor" salaklığı ve sığlığıyla karşılanmasın. Araba dediysek öyle 2010 üstü 30.000 ve üzeri bir araçtan bahsetmiyorum. Bekar olup, az biraz kenara para atmayı becerebilen ve biraz imkanı olabilen herkesin alabileceği bir araç aldım. Bunu niye belirttim; insanlar bazen yazıları okurken kelimeler üzerinden zeka seviyesi düşük yazılarla karşılık verebiliyorlar. Neyse, ben mevzuya döneyim. Diyorum ya, bazen insanları dövesim geliyor.

Millet olarak trafik kurallarından bihaberiz. Sadece araç sahipleri olarak değil, yaya olarak da nasıl davranacağımızı bilmiyoruz. Mümkün mertebe kurallara dikkat etmeye çalışırım. Buna çoğunluğun uymadığı yaya çizgileri de dahil. Dün az daha bir yayaya çarpıyordum mesela. Kavşakta, sola dönmek için sol yön ışıklarında bekliyorum ki malumunuz araçlara yeşil yanmadan yaklaşık bir 5 saniye öncesinden yayalara kırmızı yanar. Yayalara kırmızı yandı ve az sonra bana yeşil yandı, vitesi attım ve tam gaza hafifçe yüklenmeye başladım ki sağ yanımda kalkış hamlemle arabadan kaçış hamlesi yapan birini gördüm. Yani son saniye fark etmesem aracın sağıyla veya en iyi ihtimalle sağ yan aynayla geçirecektim. Zaten araç kullanırken insan çok fena stres oluyor. Yeşil bile yansa yola atlayabilen araçlar, başka bir yöne yeşil yandığında araçların kalkıştan gireceği şeride kadar olan o 3-4 saniyelik boşlukta karşıya geçmeye çalışanlar, ışık beklerken neredeyse yolun ortasında bekleyenler falan derken bir sürü şeyi hesap etmek gerekiyor. Tabii Allah yaşatmasın ama makine olmadığımız için bazen ihtimallerden birini kaçırabiliyoruz. Hoş herkes kurallara riayet etse, etmeyenlere cezai yaptırım uygulansa bu kadar strese bile gerek kalmaz ama burası Türkiye. Mesela aracı park ederken geri geri hamlelerde muhakkak birileri arkandan bir yerlere geçmeye çalışır. Birde görmedin diye kızarlar. Yolun ortasında tarlada yürür gibi yürürler, korna çalınca kızarlar. Koca kaldırıma rağmen asfaltta yandan yandan yürürler, dibinden geçtiğin zaman laf söylerler falan. Hele çocuğunu araç yolu tarafında tutarak yürüyenler var ki harbi dayaklıklar. Şu anda bildiğim kadarıyla hata %100 yayada dahi olsa suçlu araç sahibi sayılıyormuş. Araştırmaya üşendim açıkcası; doğru mu yanlış mı diye ama eğer doğruysa bunun kesinlikle değiştirilmesi gerekiyor. %100 yayanın hatalı olduğu durumlarda resmi olarak o kişiye gerizekalı damgası vurulması gerekir. İnsanların idrak edemediği bir durum var. Şoförün altında en az 1 tonluk bir makina var. Öyle ya da böyle demir yığını ve mekanik parçalardan oluşan bir makinayı kontrol ediyorsun. Kontrolü elden kaçırdığında ne gibi felaketler ortaya çıkarabileceğinin farkındasın. Maalesef ki yayalar bunun farkında değil. Haydi kendi canımı geçtim, Allah muhafaza başka birine bir zarar versem vicdanen çökerim herhalde. İşte burada yayaların gerizekalılığı işin içine giriyor. Ne kadar dikkat edersen et, karşındaki belki "araba içinde rahat, dursun işte" gibisinden bir mantıkla veya "bana dikkat etmek zorunda" kafasıyla bu kadar rahat hareket edip şoförü çileden çıkarabiliyorlar. Ulan altımda 1 tonluk makina var, sen etten oluşan bedeninle neyine güveniyorsun? 5 km hızla çarpsam belki bir yerini kırabilecek bir makine kullanıyorum. Ben azami dikkati gösteriyorsam bir zahmet sende göstereceksin. Ben çarptığımda bana bir şey olmayacak ama sen belki hayatından olacaksın ve hata yayanın kendisinde dahi olsa karşında vicdanen çökmüş bir insan ve aileni geride bırakacaksın. Tamam, bazı yollar çok dar ve kaldırım olmayabiliyor. Yoldan yürünür ki anlarım ama arkadaş şu caddelerde ışıklara dikkat edin, park eden, geri giden, yokuş çıkan araçların etrafında dolanmayın. Hele geri gitme işini hiç sevmiyorum zaten. Görüş açın daha dar, ters tarafa bakarken el kol öne doğru durduğu için ufak tefek sallamalar yapıyorsun falan zaten zor bir iş. Yani diyeceğim o ki şu insanlara versinler bir araba veya bilmiyorsa oturtsunlar bir şoförün yanına. 3-4 saat İstanbul'un en berbat sokaklarında tur atsınlar. He hala araçlara karşı aynı kafadalarsa direk gerzek damgası vurularak günlük hayattan uzaklaştırılması gerekir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder