Çalıştığım iş yerinde Taekwondo derslerinin verildiği tatami kaplı bir salon var. Güvenlikçi abilerin çıkış saatleri benim mesaiden sonra spora kalmama uygun olduğundan artık bu kilo artışına dur deme vaktinin geldiğine karar verdim. Öncelikle yanıma adam lazımdı ki iş yerinden arkadaşları ayarlamak zor olmadı. Spor ile beraber yeme alışkanlıklarını da değiştirmek gerekiyordu. İşin sonunda başardıklarımı görünce insan ister istemez kendisiyle gurur duyuyor.
Yemek yeme alışkanlığını değiştirmek zor olmadı çünkü çok fazla değişikliğe gitmedim. Yaptığım en büyük devrim çayı şekersiz içmeye alışmaktı ki şu anda şekersiz çay çok daha güzel geliyor. Günde sadece iş yerinde 8 bardağa yakın çay içerim. Evi hesaba kattın bu olur 10, arkadaşlarla olan çayı ekledin mi 14. 2 ile çarptın mı günde 28 küp şekerden kurtulmuşum. Dediğim gibi çok fazla bir değişikliğe gitmedim. Sadece kısmaya gittim. Tek devrimim olan çaya 1 seneden fazladır küp şeker atmıyorum. Mesela biraz fazlaca çikolata yeme alışkanlığım vardı ki bunu büyük ölçüde azalttım. Evdeyken yediğim her yemekte koca bir tabak pilav veya makarna olurdu. Bunu haftada 1 veya 2'ye indirdim. Beyaz ekmek yerine kepek, çavdar, tam buğday ekmeklerine yöneldim. Anne veya anneanne tarafından dayatılmaya çalışılan hamur işlerini mümkün mertebe tüketmemeye çalıştım. Bu ufak tefek değişiklikler dışında "aman onu yememem lazım" tarzı bir şekle sokmadım kendimi. Hala daha önüme lezzetli ve kilo aldırıcı bir mamul gelirse gömerim, affetmem.
Kilo verme işi yiyeceklerle başlasa da kilo vermedeki en büyük pay spor oldu. Spor zor geldiğinden yarıda bırakma duygusunu çok yaşadım. Hele iş yerindekilerin mesaiden sonra takılma teklifleri içimi öyle bir kemiriyordu ki anlatamam. Zaten benimle başlayan bir çok adam zamanla dağıldı. Ben ise istikrarı bozmadan istemeye istemeye o spora devam ettim. İlk başlarda salonda 10 tur zor koşarken en son 70 turlara çıkmıştım. Hayatı boyunca ip atlamamış olan ben ip atlamayı öğrendim. Babadan kalma bench press sehpası ve ağırlıkları da götürünce kendi çapımda bir spor programım olmuştu. Haftada 3 gün kesin o sporu yapıyordum. Dedim ya, çok defa bırakma safhasına geldim ama bırakmadım. İyi ki bırakmamışım. İlk 2-3 ay adam akıllı kilo veremedim. Sonra bir anda paldır küldür kilo vermeye başladım. 3 ay öncesine kadar iş yerinde spor yapıyordum. Yeteri kadar kilo verdiğime kanaat getirince bir spor salonuna yazıldım. 3 aydır vücut geliştirme yapıyorum. Şu anda 70 kiloyum. 1 seneden biraz fazla sürede 22 kilo vermişim. Skolyoz, düz taban, bel ve boyun fıtıkları olan biri için şu anda o kilolu zamanlarımda yaşadığım ağrıların büyük ölçüde azaldığını söyleyebilirim. Vücut geliştirmeyi öyle sağım solum şişsin mantığıyla yapmıyorum. Maksat biraz kuvvet kazanmak ve estetik bir görünüme kavuşmak. Koşuyu falan bıraktım. Zaten biraz daha kilo verirsem zafiyet geçireceğim. Hoş hala kilo vermeye devam ediyorum. Salona başladığımda 75 kilo civarındaydım. 3 ayda 5 kilo daha vermişim.
Sağlıklı bir şekilde kilo verdiğime inanıyorum. Yani günlük yeme alışkanlığımı bozmadım. Sadece kısmaya gittim. Artık yemiyorum diyebileceğim bir şey yok. Sadece çayda şeker. Öyle diyet hapı, bilmem ne otu tarzı şeyler kullanmıyorum. Rutinim neydiyse ona devam ediyorum. Spor yaptıktan sonra eğer vücutta anormal bir durum yoksa herkesin kilo verebileceğini düşünüyorum. Yeter ki azim olsun. İnsan hayatında ufak tefek değişikliklere gitmeyip, spor yapmazsa kimse kusura bakmasın ama o ilaçlarla bir mucize beklemesin. Tabii ki ihtisas alanım olmadığı için şu hapı kullanmak veya şu diyeti uygulamak zararlıdır, şöyledir veya böyledir diyemem ama benim mantığıma göre efor sarf etmeden istediğin şey gerçekleşiyorsa o işin içinde var bir bok. O yüzden spor yapmak lazım. Sırf kilo vermek için de değil, insanın hayatına bir hareket katıyor. Spor yapın kardeşim! Bu arada spor salonlarındaki gözlemlerimi aktaracağım yakında. O kuru götlerin ayna ile imtihanı nedir arkadaş?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder